www.gazeteuyan.com


www.uyan.net

Irkçılık veya milliyetçilik adını ulusalcılık diye yumuşatsanız da sonuçta bir şey değişmez.
En son ulaşacağı yer faşizmdir, bu da demokrasi ve insan hak ve özgürlükleri düşmanlığıdır.

 

ANASAYFA

HABERLER

YAZARLAR

POLİTİKA

KÜLTÜR ve SANAT

TANITIM

TARİHTE KALAN

BİLDİRİLER

BİLGİ HAZİNESİ

 


Hariçten okunan gazel

Uzun zaman ülke dışında kalınca bazıları insanın dünyadan ve özellikle de Türkiye gerçeklerinden habersiz olduğunu sanar. Oysa Türkiye gerçeklerini dışarıdan daha net bir şekilde görebiliyorsunuz. Elbetteki şu şartla: Bulunduğunuz ülkenin dilini iyi biliyorsanız ve basınını, medyasını iyi takip edebiliyorsanız. Bizde dinsizliğin, vicdansızlığın envaını yapan, ülkücüler 1977-1979 yıllarında alevi bildikleri veya kendilerinden olmayan suçsuz, günahsız insanları sinsice, kalleşçe kurşunlayarak öldürüyorlardı. Ve "yolumuz Kuran, hedefimiz Turan" diye duvar yazılarıyla da islamcılık yapıyorlardı.

Çünkü 1974 - 1977 yılları arasında Demirel, Erbakan ve Türkeş koalisyonunda Milliyetçi Cephe MC döneminde torpilli geçiniyorlardı, hükümete istediklerini yaptırabiliyorlardı. Ve böylece de şımartılmışlardı. 1977 yılı sonlarında Ecevit'in 11 sağcı ayakbağılı bakanla birlikte kurulan hükümette arpaları kesildi ve temelli zıvanadan çıktılar. Her Allahın günü suçsuz, günahsız insanları kurşunluyorlar, evlere veya balkonlara patlayıcı koyarak toplum içerisinde huzursuzluk yaratıyorlardı. Belki de bazıları dana altında buzağı arayıp "peki solcular silah sıkmadılar mı, insan öldürmediler mi" diye soracaklar. Elbette onlar da sıktı. Ama, ya intikam amacıyla veya kendi kendilerini o cellatlardan korumak amacıyla sıktılar ve -hiç bir mantıklı insanın kabul edemeyeceği- cinayetler işlediler.

Daha sonra Evren eskeri cuntası işbaşına geçince saldırılar birden hart diye kesildi. Her kes "vay be dünya varımış" diye bir oh çekti. Ama asıl halkın çekeceği varımış meğer. Avrupalarda çalışan ve ülkesine izin için gelen insanların araçları sınırlarda, üst başları didik didik aranırken, TIR'larla, yük gemileriyle Avrupadan Anadoluya guya kaçak(!) silahlar getirtiliyor, el altından cellatlara dağıtılıyordu. Karşılığından da Avrupalara uyuşturucu gönderiliyordu. Daha sonraki yıllarda gazeteler epeyce yazdı, çizdi bu konuları.

Amaç niyeti bozuk olan bir generaller cuntası kurmak ve güvenliği tekrar zaptı rapt altına almak bahanesiyle iç huzuru bozmakmış meğer. Ülkücülerin Kürtçü belediye başkanı Hamido'yu Ankaradan postayla gönderdikleri bombalı paketle öldürmesi sonucu şehir asker ve polisin gözleri önünde yakılarak yıkıldı, yağmalandı. Kendi matbaamız ve gazete büromuz da olmak üzere 600 civarında işyeri tahrip edildi. Yakma, yıkma ve talanları zamanın Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun Vali ile birlikte valinin makam odasından seyrettiler.

Bir sağdan, bir soldan diye birkaç yılda 57 kişi asılarak idam edildi. Amaç idamlarla halkın gözünü korkutmaktı. Hatta cuntacı faşist general Kenan Evren "netekim, ne yapalım, asmayalım da besleyelim mi" diye soruyordu. Kerhen de olsa kendilerini milliyetçi diye lanse eden faşistleri işkencelerden geçirdiler, bazılarını da idam ettiler ama, cuntacı generallerin asıl hedefi ilerici, aydın ve demokratlardı.

Diyarbakır zindanında işkence görenlerin feryatları arşı-âlâ'daydı. Avrupanın demokratik medyasıyla ilişki sıfır derecedeyken Alman Spiegel dergisinden gazeteci bir bayan zorlamayla Evren'den bir röportaj randevusu almıştı.

- Ne zaman tekrar demokrasiye geçeceksiniz? sorusuna Evren:

- Bizde de belirli bir ölçüde demokrasi v... (var) demeden hiç beklemediği bir hamleyle gazeteci lafını kesmiş ve "asla, sizde hiç bir şekilde demokrasiden bahsedilemez" deyince general bir hayli öfkelenmiş ve:

- "Daha şu ana kadar bir generalin lafını kesen bir insanla hiç karşılaşmadım" demişti.

İşte bu tür haberler ve röportajları Türkiye dışınaki gazetelerden veya medyadan okuyabilir veya izleyebilirsiniz. Ama Türkiye'de asla.

Demokrasi ve insan hakları düşmalığıyla maruf Evren cuntasından onyıllarca zaman geçmiş, hala ülkücüler utanmadan "yaaa, bizi kullandılar. Ama bizleri de solcuları da kullandılar" diye bir de kendilerine eş bulmaya çalışıyorlar.

Daha sonraki yıllarda Evren üniformasını çıkarıp sivil cumhurbaşkanı olarak Almanya'ya geldiğinde Bonn'da çürük domatesli ve yumurtalı saldırıya uğramıştı. Yalakaları Almanya'nın her tarafından küçük öğrencileri getirterek ellerine de birer bayrak tutuşturup sevgi gösterisinde bulunmuşlardı. Yabancı devlet adamlarına tahsis edilen srayın kocaman bahçesinden Almanya cumhurbaşkanı ile birlikte giderken, yolun sol tarafına sevgi gösterisinde bulunan çocuklar, sağ tarafında da kulağının zarını patlatırcasına "saşist Evren" diye bağıran protestocular vardı.