AZİZ NESİN'İN OKUR SAYISI DURMADAN ARTIYOR
Ahmet ve Mehmet Altan kardeşler
HASAN DEWRAN
Almanca, Türkçe, Zazaca dillerinde yazdığı şiirleriyle
tanınan ve Edebiyat dünyasında önemli bir yeri olan bir
yazarımız. 1958 yılında Tunceli'de dünyaya gelen Dewran,
Mannheim'da yaşamakta ve kendi muayenehanesinde Psikoterapist
olarak çalışmaktadır.
Yazarla ilgili daha daha geniş bilgi için:
www.hasan-dewran.de
Hasan
Dewran,
geboren 1958 in Dersim (Tunceli) in der Osttürkei, kam 1977 in
die Bundesrepublik. Psychotherapeut und Schriftsteller in
Mannheim. Schreibt in Deutsch, Türkisch und seiner
Muttersprache Zazaki.
Fakir BAYKURT
(d. Burdur, 15 Haziran 1929, ö. Almanya, 11 Ekim 1999)
1929'da Burdur'un Yeşilova ilçesi Akçaköy'de doğdu. Az topraklı köylü bir ailenin çocuğu. 1948'de Gönen Köy Enstitüsü'nü bitirdi, 5 yıl köy öğretmenliği yaptı. 1955'te Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü'nden mezun oldu. Sivas, Hafik ve Şavşat'ta öğretmenlik, ilköğretim müfettişliği yaptı.
İlk romanı "Yılanların Öcü"nün yayınlanmasından sonra Bakanlık emrine alındı. 1962'de ABD Indiana Üniversitesi'nde ders araçları konusunda eğitim gördü. Yurda dönüşünden sonra Türkiye Öğretmenler Sendikası'nın (TÖS) kuruluşunda görev aldı ve Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli Federasyonu (TÖMFED) Genel Başkanı oldu.
İlk öğretmenler boykotu nedeniyle 1969'da açığa alındı. 1971'de istifa etti. 12 mart döneminde 1971'de sıkıyönetimce tutuklandı. Askeri mahkeme önünde uzun süre yargılanıp beraat etti. Salıverildikten sonra Almanya'ya gitti. Uzun süre Duisburg kentinde yaşadı. 11 Ekim 1999'da burada yaşamını yitirdi.
Yazmaya şiirle başladı. Orhan Veli çizgisinde ama köy hayatı içerikli şiirler yazdı.
1950'den sonra öykü ve romana yöneldi. Ona göre öykü, "Yazıldığı dönemin tarihsel, toplumsal renklerini, özelliklerini içermeli az da olsa belge işlevi yüklenmelidir."
İlk öykü kitabı "Çilli"den başlayarak öykülerinde kesitleri değil geniş açılımları, bir anın olayını değil geniş dönemlerin olaylarını işledi.
Romanlarında Türkiye'deki köylü yaşamını halkçı ve devrimci bir bakış açısıyla ele aldı. Köylünün bilinci ve bilinçaltındaki istekleri, tepkileri, çelişkileri yansıttı.
Türkiye edebiyatından kıskananlar onu ve Yaşar Kemal gibi yazarları köylü edebiyatı diye biraz daha alt kategoriye indirgemeye çalışıyorlar.
Aldığı ödüller
1958 Yunus Nadi Roman Ödülü (Yılanların Öcü)
1970 TRT Sanat Ödülleri (Tırpan)
1970 TRT Sanat Ödülleri (Sınırdaki Ölü)
1971 Türk Dil Kurumu Roman Ödülü (Tırpan)
1974 Sait Faik Hikâye Armağanı (Can Parası)
1978 Orhan Kemal Roman Armağanı (Kara Ahmet Destanı)
1979 Tiyatro 79 Dergisi tarafından Yılın Oyunu Ödülü (Sakarca)
1980 Avni Dilligil Tiyatro Ödülü (Tırpan)
1984 Berlin Senatosu Çocuk Yazını Ödülü (Barış Çöreği)
1985 Alman Endüstri Birliği (BDI) Yazın Ödülü (Gece Vardiyası)
1998 Sedat Simavi Roman Ödülü (Yarım Ekmek)
1998 Yaşam Radyo Ustalara Saygı Onur Ödülü
1999 Pir Sultan Abdal Derneği Ödülü
Fakir gazetemize de yazıyordu
Kendisini halkına ve halkı da ona çok yakın hissediyordu.
Bir nevi sürgünde yaşamakta olan Fakir Baykurt, son 25 yılını
verdiği Almanya'da da hiç boş durmadı. Sürekli çalıştı.
Kitaplar ve şiirler yazdı. Sevdiği dergi ve gazeleler için
makaleler yazdı. Yaşamakta olduğu Duisburg kentindeki şehir
kütüphanesine Türkiye'li okuyucu için yol gösterici oldu. Kütüphaneyi
sadece kendi eserleri ile değil, Türkiye'den daha birçok
yazarın da yapıtlarıyla zenginleştirdi. Eğitimci yönüyle
de hem çocuklara ve hem de ailelere çocuklarını teşvcik
edici olarak yol gösterdi. Almanya'nın birçok şehirlerinde
ve kentlerinde okuma gecelerinde bulundu. Okuyucularına
eserlerinden bölümler okuyarak onlarla direkt yüzyüze
geliyor, onların sorularını büyük bir sabırla dinliyor ve
cevaplandırıyordu.
Kendisini ilk olarak 1968 yılında Ankara yüksek öğretmen
okulu kantininde görmüştüm. Orada da o zaman öğrencilere
polis baskısından bahsediyordu. Önce öğretmen ve daha
sonra ilköğretim müfettişi olarak görevini yapmada
engellendiği ve kendisinin bakanlık tarafından çok tehlikeli
görüldüğü için sürgünden sürgüne ve sonunda da etkisiz
duruma getirmek amacıyla pasif bir göreve getirildiğini
anlatmaktaydı. Yaklaşık 14 yıl kadar sonra kendisi için düzenlediğim
bir okuma gecesi için Mannheim'a davet etmiştim. Dostum,
dil bilimcisi olarak Goethe Enstitüsünde öğretim görevlisi
olan Dr. Jörg Kuglin ile istasyona giderek kendisini karşılamıştık.
Beni şahsen tanıyamazdı. Jörg'ü de ilk olarak görmüş
oluyordu. İstasyon binasının önünden geçerken Jörg
kendisine Türkçe birşey söyleyince durdu. Jörg'ü tepeden tırnağa
süzdü ve "yahu sen negüzel Türkçe konuşuyorsun"
diyerek bir Alman'ın pürüzsüz ve aksansız Türkçe konuştuğuna
ilk olarak tanık olmuş oluyordu.
Daha sonra ben kendisinin Ankara Yüksek Öğretmen'de anlattıklarını
ona söyleyince bana da dönerek yine tepeden tırnağa süzmeye
başladı ve hatırlamaya çalıştı.
Daha sonra birçok şehir ve kasabalarda olduğu gibi
Mannheim'da da bizlerle, Jörg ve Necla Ülkü Kuglinler, şair
ve psikolog Hasan Dewran ve burada adlarını sayamayacağım
bir hayli dost insanlarla iyi bir can, iyi bir dost olmuştu.
Mannheimlı dostları adına hiç bir zaman unutamayacağımız
Fakir'i rahmetle anıyor, ve nur içinde yat diyoruz. |
|