Bu insanların ellerinde silah mı var? Banka mı soydular? Sahte işlerle mi uğraştılar? Hayır tam tersine hem yazılarıyla, hem televizyonlardaki konuşmalarıyla sahtekarları deşifre etmeye çalıştılar. Yani yolsuzluklara, sahtekarlıklara karşı hep cesaretle mücadele ettiler. Gerçek demokrat olan ülkelere AKP'li siyasiler ateş püskürtüyor.Yalakaları, yandaşları da kıraldan daha da fazla kıralcı. Köln'de Erdoğan'ı pofpoflama ve yalakalık mitingi yaptılar.
Alman televizyonları o miting ve yürüyüşte kime mikrofonu uzattıysa böyle kin ve nefretlerini kustular, tabiri caizse bazıları kudurmuş köpekler gibi neredeyse saldıracak gibi oldular. Özellikle de Alman halkına, siyasetine, demokratik hakları ve özerkliklerine idi o kin ve nefret. Bunu bütün dünya, yani milyonlarca insan gördü TV ekranlarından.
Bir de benim gördüklerim, yaşadıklarım veya konuşup tartıştıklarım var. Adamlar ağızlarını açtıkça Alman milletine de, devletine de verip veriştiriyor, kin veya nefretini kusuyor. Öyle diyenlere "burayı temelli terkedip Türkiye'ye gitmen mümkün değil mi? Elini ayağını bağlayan mı var" diye soruyorum. Aldığım cevap lafınan güzaf. Lagaluga.
Buradaki işyerimizin karşısında DİDİB veya Türkiye Diyanet işleri başkanlığına bağlı bir cami var. Yaşlı insanlar cami önünde veya çevresinde dolanıp duruyorlar. Bazen dışarıda ayaküsütü veya cami altındaki kahvehanede oturup kendi aralarında sohbet ediyorlar. Yanlarından geçerken baktım birisi kinle ve nefretle yahudilerden, siyonistlerden bahsediyor. 4 - 5 kişi de daire şeklinde ayakta durmuş adamı dinliyorlar. Ben de lafa karıştım ve o adama sordum.
- Yahudi bir iş arkadaşın var mı? Yok dedi.
- Oturduğun binada herhangi bir yahudi komşun var mı? Yok.
- Hayatta hiç bir yahudiyle konuşmuşluğun, tartışmış olduğun bir olay? Yok.
- Peki nedir bu Yahudilere karşı olan kin ve garezin?
- Dünyayı onlar idare ediyor.
- E sen akıllı ol da, sen idare et.
Diğer dinleyenler hiç itiraz etmediler o söylediklerime.
Birkaç yıl önce Malatya'dan Frankfurt'a uçakla geldiğimde uçağın merdivenlerine çıkan iki polis yolcular inmeden pasaport kontrolu yapmışlardı. Normalde öyle değil, arada bir Türkiye gibi bazı ülkelerden gelen uçaklarda bu tür kontroller yapılıyor. Normalı zaten havaalanı binasının, terminalın içerisindeki pasaport kontrolundan geçiliyor.
Böyle yapmakla siyasi sığınma için gelenleri geri yollamayı amaçlıyorlar. Birisi salt sığınma bahanesiyle uzun süre Almanya'da kalmak istiyorsa, -ki muamelesi bazen yıllar sürüyor- onu polisler aynı uçakla geri yolluyorlar. Ama uçak mediveninden aşağıya inip de ayağı Almanya toprağına değince artık polisin o şahsı apar topar tekrar yukarıya çıkarıp tekrar uçağın içine tıkamaya yasal olarak hakkı yok. Bu nedenle Türkiye gibi bazı ülkelerden gelen uçaklarda her zaman değil, bazen benzeri uygulamalarda bulunuyorlar.
Arkamdan gelen genç bir karıkoca homurdanıp duruyorlardı. Polisin o davranışına kızıyorlardı, bozuk atıyorlardı. Kadın başörtülü. Ve herkesin duyabileceği şekilde de konuşuyorlardı ki bir başkaları da onlara eşlik etsin, desteklesin. İtin kuyruğuna basmaktansa çalıyı dolaş dedim kendi kendime. Kendimi zor frenledim ve en sonunda da söyledim bunlara. N'oldu kıyamet mi koptu iki defa pasaport göstermekle dedim. Bunların usulü böyle, kuralları neyse uymak zorundasın demiştim.
Diyeceksiniz ki, Almanların Türklere karşı olanları yok mu? Var ama nüfüsun kaçta kaçı. Burada yabancı düşmanlığı yapmak, bu konuda düşüncesini belirtmek hem suç ve hem de çok büyük bir ayıp. Bize çok ters gelen onların da elbette bazı hal hareketleri, davranışları var. Mesela herkesin yanında, kalabalık yerlerde iki sevgili dudak dudağa biribirlerine sarılıp öpüşürler, sevişirler ayıp sayılmıyor. Ama birisinin onları seyretmesi çok ayıp sayılıyor.
Almanların ırkçı ve cahillerine göre yabancılar pis, ahlaksız, hırsız, sahtekar derken her türden nefretle karşılanacak yönleri var. İşte Almanların bu tür önyargılarını dağıtmak için olağanüstü çabalar harcanıyor burada. Basını, medyası, sosyal etkinlikler derken her taraftan hem devlet ve hem de millet el birliğiyle çabalıyor o saçma sapan önyargıları kırmak için.
Bir defa burada basın yoluyla işlediği varsayılan suçlamalardan dolayı hiç bir fert tutuklu olarak yagılanmaz. Eğer varsa öyle bir şey tutuksuz yargılanır. Ve sonuçta da hapis cezası değil belki de suçu sabit görülürse paracezasına çarptırılır. Burada düşünce özgürdür. Ama düşünce özgürlüğü bahanesiyle kışkırtıcılık yapmak, birilerini tehdit etmek, insan şeref ve haysiyetiyle oynamak elbette suç.
Mesela tarihi gerçekleri saklamak, inkar etmek de suç. Almanya'da Yahudi soykırımı olmadı deyip de o tarihi olayı inkar etmek de suç. Ama Türklerin gül hatırı için "Ermeni soykırımını" inkar etmek ve bunu Alman milleti ve devletinden istemek veya beklemek hiç bir mantığa uymaz.
Bu nedenle Türkler genelde dünyanın hiç bir gerçeğine inanmıyor. Devlet Kürt mürt diye bir şey yok, dağda karlı bir havada yürürken kart kurt sesleri geldi de bizimkiler dağ türklerine kurt dedi. İnanmaya kurulu bir sapan lastiği gibi hazır bekleyen Türkler de hemen inandı.
Ermeni soykırımı olmadı, tam tersine onlar biz türklerin suyunu kuruttu. Aha da kemikler, aha da toplu mezarlar... Savaşla Kıbrıs'ın yarısını işgal ederek guya uydu bir devlet kurduk. KKTC diye adlandırdık ama hiç kimse buna inanmadı ve devlet olarak tanımadı. Bu nedenle ne 00'la başlayan bir uluslararası telefon kodu var, ne uluslararası bir limanı ve ne de havaalanı.
Tarihi ve coğrafi gerçekleri değil, okullarda çocuklarımıza yalan, yanlış bilgisizlikler bilgi olarak belletiliyor. Bu nedenlerle de dünyanın hiç bir ülkesiyle veya milletiyle anlaşamıyoruz, hayaller alemine dalmış gidiyoruz.