www.uyan.de


"Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir" sloganını ülkenin her yerinde görebiliyorsunuz. Altında M. K. Atatürk yazılı. Deniz Gezmiş'le birlikte Ankara Siyasal Bilgiler fakültesindeki dört konuşmacıdan biri İlhan Selçuk idi ve diyordu ki; eğer iki kere iki dört eder lafını Pentagon söylemişse doğru, Şule Yüksel Şenler bacımız söylemişse fevkalade, Necip Fazıl Kısakürek söylemişse eh. Amma bunu Lenin söylemişse muhafazanallah, Engels söylemişse neüzibillah, Karl Marx söylemişse dostlar başına. Sözün doğruluğunun önemi yok, illede kimin söylediği...
 

Belediyelere kayyum darbesini kabullenmiyoruz

Kurban Bayramı’nın arife sabahında, siyasi iktidar 28 belediyeye baskın yaparak ‘yönetime el koyduk’ ifadeleriyle, 36 yıl önceki 12 Eylül 1980 darbesini de hatırlatan tarzda bir kayyum darbesi gerçekleştirmiştir.

15 Temmuz’da Meclis’i, yani halkın seçilmiş iradesini bombalayan zihniyetle, seçilmiş belediyelere ‘yönetime el koyduk’ naraları ile giren ve halkın iradesini gasp eden zihniyet arasında fark yoktur.

Bir kez daha belirtiyoruz ki, AKP iktidarı ve Erdoğan tarafından Kanun Hükmünde Kararname ile getirilen ‘belediyelere kayyum’ düzenlemesi, Anayasa’nın birçok maddesine ve Türkiye’nin imzalamış olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı da dahil olmak üzere demokratik uluslararası anlaşmalara, evrensel hukuka ve temel insan haklarına aykırıdır.

Seçmen iradesini yok sayan, seçilmiş yerel yöneticileri ve kurulları işlevsiz kılan, halkın iradesini tanımayan bu hukuksuz düzenleme bizler için yok hükmündedir.

Kayyum darbesi ile esas itibariyle Kürt kentlerinde yüzde 65-95 arasındaki oy oranlarıyla seçilmiş belediyeler, yerel yönetimler hedef seçilmiştir. Bu hukuksuz ve keyfi tutum, Kürt kentlerinde mevcut sorunların derinleşmesine, Kürt sorununun iyice çözümsüz hale gelmesine yol açacaktır.

Halk seçtiği belediye başkanlarına ve belediye meclislerine sahip çıkacaktır. Halk, verdiği oyları yok sayan, iradesini gasp eden bu zihniyete boyun eğmeyecek, hukuksuz bu düzenlemeyi kabullenmeyecektir.

İktidar, 15 Temmuz’u fırsat bilerek attığı bu vahim adımdan bir an önce vazgeçmelidir.

Halkların Demokratik Partisi
Merkez Yürütme Kurulu
11 Eylül 2016

TÜRKİYE SAVAŞ ATMOSFERİNE SOKULMAMALIDIR

25.08.2016

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, Cerablus'a düzenlenen operasyon üzerine 25 Ağustos 2016 tarihinde bir basın açıklaması yaptı.

Bilindiği üzere, “Suriye’nin toprak bütünlüğünden” yana olduğunu söyleyen iktidar, Suriye topraklarındaki Cerablus’a bir operasyon düzenledi. 

Türkiye’nin çok yönlü uluslararası eleştiri ve baskılar sonucu IŞİD’e desteğini kesmesi olumlu gibi görünmekle birlikte, Cerablus’u ele geçirmeleri sağlanan ÖSO’nun da cihatçı-şeriatçı gruplardan oluştuğu aşikardır.

Bilinmektedir ki, Suriye, Irak, Mısır ve Ortadoğu genelinde emperyalizm ve AKP iktidarı tarafından “ılımlı” olarak lanse edilen bütün siyasal İslamcı güçler, gerçekte IŞİD’in asker devşirdiği köktendinci, şeriatçı kaynaklar olmuştur. 

Türkiye Suriye’nin iç içlerine karışmamalı, Suriye’nin toprak bütünlüğü konusunda samimi olmalı, ülkemizi savaş atmosferine sokmamalıdır.

Suriye’dekinden çok Türkiye içindeki IŞİD hücrelerinin ve bütün şeriatçı güçlerin kökünü kurutmaya yönelik politikalar yaşama geçirilmelidir.

Türkiye Suriye’ye müdahale etmemeli, Suriye’ye yönelik emperyalist müdahale üssü olmaktan çıkmalı, içerideki bütün şeriatçı-cihatçı güçlere karşı radikal bir tutum içine girmelidir.

Ülkede barış, bölgede barış.

İvedi gereklilik budur.

Emek ve demokrasi güçleri bu yönde birleşik çaba göstermelidir.

Emin Koramaz
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı

Suriye'ye askeri harekat üzerine HDP'den basın açıklaması:

Cerablus işgali Türkiye’yi açmaza sürükleyecektir

EMart 2011’de Suriye’de başlayan ayaklanmalar ve sonrasında derinleşen savaş beşinci yılını geride bırakmaktadır. Bugün Türkiye’nin bir askeri müdahaleyle, işgal hamlesiyle girdiği Cerablus 2014 Ocak ayından bu yana IŞİD’in kontrolündedir. Son haftalardaki gelişmelerle birlikte Demokratik Suriye Güçleri’nin (DSG) Minbic’i IŞİD’in elinden almasından sonra, Cerablus-Rakka arasında kurulan askeri ve lojistik destek hattının kesilmesi, aynı zamanda dış dünya ile IŞİD’in bağlantısının kopması belli çevrelerde rahatsızlık yaratmıştır. 

Şu çok açık ki, 
- Türkiye’nin 5 yıllık Suriye politikası tam anlamıyla çökmüştür. Siyasi ittifaklarını değiştirmek için sert U dönüşleri yapan hükümetin yeni Suriye politikası da eski politikası gibi yanlıştır. Türkiye, Suriye’deki savaşa, dolayısıyla bu ülkenin içişlerine askeri yöntemlerle daha fazla karışmamalı, özellikle de Suriye’deki Kürt karşıtı pozisyonunu bir an önce terk etmelidir.

- 5 yıldır devam eden savaşın içine bu şekilde doğrudan giriş Türkiye açısından son derece olumsuz sonuçlar doğuracaktır. Bu durum Türkiye ve Suriye halklarının çıkarına değildir. Bugün yapılan, Cerablus’ta IŞİD ile başka çete yapılar arasında yer değişikliğidir. Cerablus’un işgali sonrasında bazı çete grupları aracılığıyla Türkiye’nin uzun vadede bu bölgede fiili ve hukuki varlığını garanti altına alma hesapları yanlıştır. Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan olma riski yüksektir.

- Cerablus, Suriye halklarının demokratik geleceği için Kerkük veya Golan tepeleri gibi bir kriz merkezine dönüştürülmemesi gereken bir yerdir. Suriye’nin demokratik geleceği açısından, Cerablus’un IŞİD’den temizlenerek halkın yönetimine verilmesi görevi Türkiye’nin değil Suriye halklarınındır. 

- Demokratik Suriye Güçleri’nin (DSG) Minbic’i IŞİD’den kurtarmasına karşı bir hamle olarak ve IŞİD ile mücadele kılıfı altında yapılan bu askeri girişim, açık bir şekilde DSG’nin önünü kesmeyi hedefleyen ve en temelde Kürt karşıtı bir girişimdir. Türkiye’nin bugün IŞİD’den almak üzerine başlattığı belirtilen askeri operasyonun esas hedefi, sınır hattının Kürtler’in eline geçmesini engellemektir. Rojava’da yaşayan Kürtler ve DSG’nin diğer bileşenleri düşmanımız değil dostumuzdur. Türkiye’nin yapması gereken, Suriye halklarının demokratik geleceği için savaşan bu güçlere destek vermektir.

- Suriye’nin bundan sonra nasıl yönetileceğine, demokratik bir Suriye rejiminin nasıl şekilleneceğine Suriye halkları karar vermelidir. Rojava halklarının şimdiye kadar olan kazanımları ve ilerleyişi Türkiye tarafından engellenmeye çalışılmaktadır. Bu bağlamda Kuzey Suriye Federasyonu önerisini yapmış olan Rojava halklarının bu teklifi de Suriye’nin demokratik geleceği için ciddi şekilde tartışılmalıdır.  Türkiye bu konuda da tarihsel saplantılarından kurtularak düşünmeli ve adım atmalıdır. 

- Türkiye fiilen Suriye savaşına girmiştir. Savaş kararlarını alması gereken kurum olan TBMM ise tatildedir. Bir kez daha Meclis boşa çıkarılmış, Cumhurbaşkanı ve etrafındaki bürokrat-teknokrat yapı ile AKP Hükümeti halkın iradesi olan Meclis’e danışma ihtiyacı bile duymadan ülkeyi bir savaş girdabının içine sürüklemiştir. 

AKP iktidarının yanlış dış politikalarının bedelini sadece Suriye halkları değil, Türkiye halkları da ağır bir şekilde ödemektedir. Yıllardır olduğu gibi bir kez daha vurguluyoruz ki, bu yanlış politikalardan bir an evvel uzaklaşılmalıdır. 

‘İçte savaş, dışta savaş’ şeklinde özetlenebilecek hükümet politikaları yerine yapılması gereken Türkiye’nin iç barışını sağlamak için acilen çözüm sürecine dönmek; dışta da Kürtler ve diğer demokratik güçlerle ittifak kurmaktır.


HDP Merkez Yürütme Kurulu
24 Ağustos 2016

ANASAYFA

HABERLER

YAZARLAR

POLİTİKA

MAGAZİN

KÜLTÜR-SANAT

BİLDİRİLER

BİLGİ HAZİNE

TANITIM

TARİHTEN

FOTOGRAFLAR