www.uyan.de


www.uyan.net
"Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir" sloganını ülkenin her yerinde görebiliyorsunuz. Altında da M. K. Atatürk yazılı. Deniz Gezmiş'le birlikte Ankara Siyasal Bilgiler fakültesindeki dört konuşmacıdan biri İlhan Selçuk'tu ve diyordu ki; eğer iki kere iki dört eder lafını Pentagon söylemişse doğru, Şule Yüksel Şenler bacımız söylemişse fevkalade, Necip Fazıl Kısakürek söylemişse eh. Amma Lenin söylemişse muhafazanallah, Engels söylemişse neüzibillah, Karl Marx söylemişse dostlar başına. Sözün doğruluğunun önemi yok, illede kimin söylediği...
 

ANASAYFA

HABERLER

YAZARLAR

POLİTİKA

KÜLTÜR-SANAT

BİLDİRİLER

BİLGİ HAZİNESİ

TANITIM

TARİHTE KALAN

AHMET ALTAN

 


"BU ÜLKE BİZİM, KORKMUYORUZ; SONUNA KADAR HUKUKU VE DEMOKRASİYİ SAVUNACAĞIZ!"

Ahmet Altan - T24

“FETÖ'ye üyelik, yardım ve propaganda, hükümeti devirmeye teşebbüs" iddialarıyla kardeşi Prof. Mehmet Altan’la birlikte 10 Eylül’de gözaltına alındıktan 12 gün sonra adli kontrol şartıyla serbest bırakılan Ahmet Altan, adliye çıkışında soruşturmayı eleştirdi. Ahmet Altan, “Bize açılan bu dava, Mehmet Altan’ın tutuklanması, bu soruşturmanın derine ve zirveye gitmesini engellemekten başka hiçbir amaç taşımıyor.” diye konuştu.
Serbest bırakıldıktan sonra Çağlayan Adliyesi önünde sabah 05:30 sıralarında açıklama yapan Ahmet Altan, "Sizi eleştireceğiz, sizden korkmuyoruz. Hukukun dışına çıktığınız sürece biz sizi eleştireceğiz. Hapishane mi? Ne olduğunu gördük. Bir daha girmek mi? Bir daha girmek. Bu ülke bizim, sonuna kadar hukuku ve demokrasiyi savunacağız" görüşünü dile getirdi.

Ahmet Altan’ın Çağlayan Adliyesi önündeki konuşmasının tam metni şöyle:

“Darbeyi ciddiye almayan bir tek cümleyle bir konuşmada darbeyle ilişki kurmaya açık duran bir hukuk sistemiyle bu ülkenin gerçekten çok zor günler yaşayacağını düşünüyorum. Mehmet Altan’ın bugün tutuklanması, 15 Temmuz’la ilgili soruşturmanın tamamen yolundan saptırılması, ciddiyetinden uzaklaştırılması ve esas sorumlulara gidecek bir soruşturmanın önünün kesilmesidir.

“Bir profesör, 30 yıllık bir yazar, bunca kitabın müellifi, hayatı boyunca demokrasiyi korumuş ve darbelere karşı çıkmış bir adam, bir konuşmasında siyasi iktidarı eleştirdiği için darbeyle ilişkilendiriliyorsa, bu ülkede gerçekten yaşamak çok zor. Burayı yönetenlerin nasıl bir ülkeyi yönettiklerini, bu ülkeyi ne hale getirdiklerini bir kere daha düşünmek lazım.

“Bu hukuk sistemiyle, bu tür suçlamalarla, siyasi iktidara yönelik her türlü eleştiriyi, darbecilik olarak nitelemekle, varabileceği hiçbir yer yoktur. Bugün bu tutuklama, 15 Temmuz’la ilgili ciddi her türlü soruşturmanın önünü kesiyor. Bilmediğimiz bir güç, her nedense, bu darbenin nasıl olduğunun soruşturulmasını engellemek istiyor.

"Mehmet Altan'ın tutuklanması derine ve zirveye gitmesini engelleme amacı taşıyor"

“Bize açılan bu dava, Mehmet Altan’ın tutuklanması, bu soruşturmanın derine ve zirveye gitmesini engellemekten başka hiç bir amaç taşımıyor.

"Bugünden itibaren bu soruşturma, gerek Türkiye’de, gerek dünyada hiçbir şekilde ciddiye alınmayacaktır. O zaman sormamız gerekiyor; ‘Kim ve neden 15 Temmuz’u yapanların gerçekten araştırılmasını engellemek istiyor?’ Ve bunu, aydınların üzerine sevk ederek yolundan saptırıyor. Zannediyorum ki, bu darbenin siyasi sorumlularının ortaya çıkması istemiyorlar. Korktukları bu! Bunun için de Mehmet Altan’ı tutukluyorlar.

“Mehmet Altan’ı tutuklamak, ‘Her türlü eleştiri cezalandırılacaktır’ anlamı taşıyor"

“Mehmet Altan’ı tutuklamak, ‘Her türlü eleştiri cezalandırılacaktır’ anlamı da taşıyor. İki türlü anlamı var bunun:

1 - Siyasi iktidarı eleştirenlere ‘darbeci’ diyeceğiz, ki bu darbeyi fevkalade gayri ciddi bir hale getiriyor.

2 - Biz 15 Temmuz’u soruşturmak istemiyoruz. Çünkü biz 15 Temmuz’u soruşturduğumuzda, bu işin nereye varacağını korkuyoruz.

“Siyasi iktidarın bize adliye sarayında verdiği mesaj sadece bu. Buradan gidilecek bir yer yok. Buradan Türkiye bir yere gitmez. Ümit ediyorum ki; kısa zamanda bu siyasi iktidar kendini toplar. Hem kendisinin hem Türkiye’nin böylesine korkunç bir yere gitmesini önleyecek bir hamle yapar.”

(Mehmet Altan ve siz neden suçlandınız?) sorusu üzerine:

“Mehmet Altan ve biz, darbeyle ilişkilendirildik. Yani bu darbenin bir parçası olmakla suçlanıyoruz. Bunun kanıtı ne, yok. Hiç unutmayın ki bu olay, bizim ‘insan bilincinin algılayamayacağı mesajlar verdiğimiz’ iddiasıyla başladı. Bu saçma sapan iddia bütün yeryüzünde büyük bir skandal olarak nitelendirilince, utandılar. Bu suçlamayı geriye çektiler. Bu suçlamayla birlikte bütün suçlamaların düşmesi gerekirken, bu sefer başka bir suçlama uydurdular. Dediler ki, bunu siliyoruz, ama siz bir televizyon programı yaptınız, o programda, bir şey söylediniz. Ne söylediğimizi anlattık. Dedik ki; ‘Siyasi iktidar hukukun dışına çıkarsa, ülke tehlikeye girer. Bunu senelerden beri söyledik.

"Darbenin sorumlusu Mehmet Altan mı, ben miyim?"

Görüyorsunuz ülke tehlikeye giriyor. Hukukun dışına çıktılar, neler yaşadığımızı gördünüz. Mehmet Altan, bir televizyon programındaki bir tek cümlesinden dolayı, korkunç ve kanlı bir darbenin parçası olmakla suçlandı ve tutuklandı. Darbenin ne olduğunu bilmiyorlar, insanlar öldü. Bu ülke 150 tane darbeci generali ordunun içinde tutmuş bir ülke. Bunun sorumlusu kim? Mehmet Altan mı, ben miyim, yazarlar mı? Bunun sorgulanmaması için aydınların üzerine gidiyorlar ve söyledikleri şey şu: Bizi eleştirmeyeceksiniz. Bizim de söylediğimiz şu: Sizi eleştireceğiz, sizden korkmuyoruz. Hukukun dışına çıktığınız sürece biz sizi eleştireceğiz. Hapishane mi? Ne olduğunu gördük. Bir daha girmek mi? Bir daha girmek.

"Bu ülke bizim, bu ülkede çocuklar var, onların hayatını mahvetmek istiyorlar. Hukuka dönecekler. Sonuna kadar hukuku ve demokrasiyi savunacağız. Mehmet Altan bunu savunduğu için hapse gitti. Yarında beni götürebilirler. Başkalarını da götürebilirler. Biz bu ülke için hukuku ve demokrasiyi isteyeceğiz. Kimse bunun sorumlusu, o da ortaya çıkacak.

Sorular...

"Genel olarak ‘Fethullah Gülen hakkında ne düşünüyorsun? Fikrin ne? Bunlar kim? Bunlar nasıl adamlar?’ Ne yaptığını değil, senin düşüncelerini soruyorlar. Böyle bir yargılama yok yeryüzünde. Yargılama şudur: Bir eylem vardır, bir de kanıt vardır. Sen bu eylemi yaptın, bu da kanıtı denir. Burada bir kanıt yok. Bir eylem de yok. Fikirler soruluyor. Recep Tayyip Erdoğan çok mu haksızdı, hep mi haksızdı?

"Düşünce eleştirilebilir, yargılanamaz"

"Böyle bir mahkeme, böyle bir hukuk olur mu? Benim düşüncelerim ya da herhangi bir insanın düşünceleri eleştirilebilir mi? Eleştirilir. Yargılanabilir mi? Yargılanamaz. Düşünce yargılanamaz!

"Düşünceyi yargılıyorlar. Düşünceni sorguluyorlar. Sadece düşünceni değil, inancını sorguluyorlar. Şöyle soruyorlar: Neye inanıyorsun? Çünkü soracak başka bir şey yok. Bir eylem yok. Darbeyle bir ilişki olma ihtimali yok. Bir kanıt yok. Bütün bunların yerini bir konuşma alıyor. Bir tek cümleden dolayı, bir profesörü tutukladılar. Peki bu darbecileri devletin içine kim soktu? Bu darbecileri devletin içinde kim yükseltti. Bunun bir sorumlusu yok mu? Bunun sorumlusu aydınlar mı, yazarlar mı? Neden bunu sormuyorlarda ben bu saatte buradan çıkıyorum, Mehmet Altan buradan Silivri’ye gidiyor? Korkuyorlar çünkü.

"Gerçek sorumlunun ortaya çıkmasına izin vermeyecekler"

"Bunları oraya kimin getirdiği belli. Bunun siyasi sorumlusu belli. Bunların ortaya çıkmaması içinde, soruşturmayı yoldan saptırıyorlar.

"Size şunu söyleyeyim, bu darbenin gerçek sorumlularının ortaya çıkmasına izin vermeyecekler. Bu gece bu ortaya çıktı." (T24)


J 6, 2 - D-68159 Mannheim - Tel. +49  (0) 621-15 12 12  - Fax      +49 (0) 621-29 18 50

Kontakt:  uyan@uyan.de

Copyright © 2000 Cumali UYAN, Stand: 01. April 2002