BAĞIMSIZ AYLIK GAZETE

 

BAŞSAYFA

HABERLER

YAZARLAR

POLİTİKA

KÜLTÜR-SANAT

BİLDİRİLER

BİLGİ HAZİNESİ

TARİHTE KALAN

 


Süddeutsche Zeitung: 

Kadı’nın Güreş Antremanı

Bu başlık altında veriyordu Almanya’nın en ciddi ve saygın gazetelerinden biri olan Süddeutsche Zeitung, Orhan Pamuk’un yargılanacağı haberini. Gazete, sadece Almanya’nın bölgelerüstü gazetesi değil, aynı zamanda dünyanın hemen hemen her yerinde satılıyor. Gazetede “en iyi kafalarını şikayet ediyorlar” diye Türklerle veya o kafadakilerle dalga geçiliyor. Gazete “ülkenin aydınları ve adaletinin şiddetli dönen bir çark gibi karşılıklı biribirleri ile çarpışıyorlar” yorumunda bulunuyordu.

Kadı demekle neyi kastediyor gazete? Gerici ve katı bir yönetimiyle tüm dünyada ün sahibi olan Osmanlı döneminden kurtulup, modern bir cumhuriyete dönüşen devlet yönetimi ve adaletini kastediyor böylelikle. Ve dünya çapında bir üne sahip olan bir yazara karşı Türklüğü küçümsedi gerekçesiyle dava açmayı yadırgıyor bu gazete. Ve bu mantığa ancak ve ancak bir kadı sahip olabilir, modern bir cumhuriyetin yargıcı değil demek istiyor. Kendisi de hukuk doktorası sahibi olan gazeteci Çetin Altan defalarca yazdı ve hala da yazıyor, ülke bütçesinin binde 7’si adalete ayrılıyor. Oğlu Mehmet Altan da “askeri harcamalara bütçeden ne kadar para ayrıldığını siyasi iktidarlar bile bilmiyor. Çünkü paşalar devlet bütçesinden ne kadar isterlerse o kadarını sorgusuz sualsiz bir şekilde alıyorlar” diyordu Kanal 7 televizyonundaki bir açık oturumda.

Hemen hemen tüm Avrupa ve Almanya basını ve medyasında örnek olarak irdelenen Orhan Pamuk davası ve bu türden haberlerle, ayrıca Türkiye’de belli bir kesimin düşünce özgürlüğüne ne denli  tahammülsüz olunduğu vurgulanıyor. Ve bu kafayla demokratik Avrupa Birliği camiasında Türkiye’nin yer bulamayacağı gerçeği gözler önüne seriliyor.

Tüm bu demokrasi düşmanlığı sayılabilecek karşıtlıklar ve çelişkilerle Türklüğe hakaret edilmiş olunmuyor da, Ermeni soykırımı deyince mi olunuyor? Tüm dünyanın bildiği bir gerçeği inkar etmekle aslında, Türkler derken Türk ırkçıları kendi kendilerine hakaret etmiş oluyorlar. Biz böyle desek acaba Ermeniler bizden toprak talebinde bulunurlar mı diyen kafalara bir düşünce eksersizi (alıştırması): Peki, Türkiye tarih kitaplarında ve halk arasında “Yunanları denize döktük, onların kökünü kazdık” diye ibareler var ve ballandıra ballandıra da anlatılmaktadır. Onlar niye toprak talebinde bulunmuyor? Viyana kapılarına dayandık lafları da yine büyük bir şevk ve hevesle anlatılıyor. Peki oralara Osmanlılar ellerinde güller ve çiçeklerle mi gidiyorlardı, yoksa kan döke döke mi?

Düşünce özgürlüğünü yasalaştırdık diye müslümancı kafayla sarhoşluk naraları atanlar ve Avrupa birliğine “hodrimeydan” diye meydan okuyanlar bu tür ırkçılık taşkınlıklarıyla kendi kendileriyle çelişmiyorlar mı? Ultra ırkçı ve şöven bir parti MHP ve Ecevit koalisyonu döneminde bile “bir gecede 36 paketlik yasa değişikliği yaptık, büyük bir rekor kırdık, haydi Avrupa, şimdi alma sırası sende!” diye haykıranlar da hiç utanmıyorlar. Bunlar Türkiye’yi ve Türkçülüğü dünyaya rezil etmiyorlar anlaşılan.